Devlet otoritesinin sarsılması ve Moğol baskından dolayı Türkmen aşiretleri uç bölgelere yerleşerek Karamanoğulları, Germiyanoğulları, Saruhanoğulları, Karasioğulları, Menteşeoğulları, Candaroğulları, Ramazanoğulları ve Dulkadiroğulları gibi beylikler kurmuşlardır. Bu beylikler, camiler, vakıflar, hanlar, hamamlar, kervansaraylar ve medreseler inşa ederek uzun bir süredir kesintiye uğramış Anadolu’nun imar sürecini tekrardan başlatmışlardır. Beylikler, Anadolu Selçuklu devletinin iskan politikalarını devam ettirerek yeni yerleşimler oluşturarak buralara Türkmenleri yerleştirmişlerdir. Ek olarak, mimari, edebi ve süsleme sanatlarında Türk geleneğini devam ettirip geliştirmişler ve bu dönemde Türkçe’ye kazandırdıkları yeni eserlerle Türk dilinin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. Bu dönemde Farsça ve Arapça önemli eserler Türkçe’ye çevrilmiş, Türkçe yazılmış eserler önemli şekilde artmış ve bu eserlerde Türkçe yazmanın önemine de değinilmiştir. Karamanoğlu Mehmet Bey’in Türkçeyi “Bugünden sonra divanda, dergahta, bargahta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil konuşulmayacaktır” fermanı bu dönemin özellikle dilimiz açısından ne kadar önemli olduğunun bir diğer örneğidir [15]. Türk edebiyatının ilk Fabl örneği olarak kabul edilen “Harname”, Germiyanoğulları sarayında yetişen Şeyhi tarafından yazılmıştır. İnançoğulları Beyliği vasıtasıyla Fatiha ve İhlas surelerinin Türkçe tefsirleri yapılmıştır. Menteşe beyi İlyas Bey döneminde İlyasiyye adlı bir tıp kitabı Türkçe’ye tercüme edilmiştir. Ahiliğin temelini oluşturan Fütüvvetnameler’in ilk Türkçe örneği Menteşeoğulları bölgesinde yazılmıştır. Candaroğulları beyi Kasım Bey’e ithafen “Hulasatu’t-Tıbb” adlı bir tıp kitabı yazılmıştır. Çobanoğulları beyliği tarafından himaye edilen Şirazi “İhtiyarat-ı Muzafferi” adlı bir astronomi kitabı yazmıştır. Dulkadiroğlu Alaüddevle Bozkurt Bey şeri ve örfi kurallardan oluşan Türkçe bir kanunname hazırlatmıştır. Türkçe’nin edebi bir dil olarak güç kazanmasının bir diğer nedeni Moğol istilası sonucu Anadolu’ya yerleşen Tatar ve Türklerin ortak anlaşma dilinin Türkçe olmasıdır [24].

Beyliklerin Anadolu Türklüğüne en büyük hizmetlerinden birisi vakıflar olmuştur. Beylikler dönemi Anadolu boydan boya vakıflarla dolmuştur. Vakıfların nasıl idare edileceğinin sınırlarını çizen belgelere vakfiye denir ve beylikler dönemi sayıları hızlıca artan vakıflara ait vakfiyeler o dönemin siyasi, sosyal, dini, ekonomik ve kültürel atmosferini anlamak için değerli kaynaklardır [16]. Vakfı kuran kişinin ismi, vakfedilen malların veya paranın miktarı ve türü, bu malların veya paranın gelirleriyle yapılacak işler ve benzeri önemli konular vakfiyelerde belirtilmiştir. Dönemin vakfiyelerine göre, Kösedağ savaşı ve Moğol istilası sonucu bazı vakıflar kapanmış ve yeni açılan vakıf sayısında düşüş olmuştur ancak beyliklerin çabalarıyla hızlıca yeni vakıflar açılmaya başlanmıştır. Vakfiye kayıtlarına göre, bu zor dönemde vakıflar beslenme, barınma, temizlik, eğitim gibi temel konularda halka rahat bir nefes aldırmıştır. Bu yönüyle vakıfların şehirlerde, kırsaldaki tekke ve zaviyelerin karşılığı olduğu söylenebilir. Vakfiyelerde Anadolu’daki birçok yer adının Türkçe olması beylikler dönemine gelindiğinde Anadolu’nun ciddi şekilde bir Türk yurdu olduğunun apaçık göstergesidir. Kandil geceleri ve bayram gibi özel günlerde vakıfların helva pişirdiği ve pide dağıttığı kaynaklarda geçmektedir ve bu geleneğin günümüzde hala Anadolu’da devam etmesi beylikler döneminin sosyokültürel olarak günümüz Anadolu Türklüğüyle direk bağlantısını göstermektedir. Ek olarak, bazı vakıf kurucularının kadın olması onların özgür ve sosyal hayat içinde saygın ve özgür olduklarını göstermekte ve kadim Türk töresinin Anadolu’ya taşındığının bir diğer göstergesidir. Vakıflar aynı zamanda tekkeler ve zaviyeler için bir gelir kaynağı olarak dini yönden de önemli rol oynamışlardır ve köy yerleşimlerini destekleyerek tarım faaliyetlerinin gelişmesine ön ayak olmuşlardır. Vakıflar kendilerine tahsis edilen arazi ve diğer taşınmazların geliriyle ekonomik olarak bağımsız hareket etmişler ve mescit, medrese, kütüphane, han, kervansaray, hamam, çeşme, köprü ve suyolları yaptırarak Anadolu’yu bayındır hale getirmişlerdir. Dolayısıyla, beyliklerin vakıflar vasıtasıyla istihdam ve hızlı kalkınma sağladığı ve sağlık ve eğitim gibi hizmetlerle toplum huzurunu sağladığı söylenebilir. Beylikler, bulundukları bölgeleri düşmanlara karşı savunarak Türk varlığını korumuş, böylece Anadolu’nun bugünkü demografik yapısının şekillenmesinde önemli bir rol oynamışlardır. İnşa ettikleri eserlerle Türk milletinin en zor dönemlerinden birinde, Anadolu’daki yüksek Türk kültürünü muhafaza etmişlerdir. Vakıflar vasıtasıyla Türk toplumundaki birçok güzel gelenek ve değer canlı tutularak milli sosyal kültürümüzün bugüne taşınmasını sağlamışlardır.
[15] Beylikler Döneminin Anadolu’nun Türkleşmesine Katkıları, Kader Altin Ve Elif Kömürcü
[16] Vakfiyelere Göre Anadolu Beyliklerinde Sosyal ve Kültürel Hayat, A. İstemi Saylam
[24] Kösedağ Savaşı’ndan Beylikler Dönemine Anadolu’da Sosyal ve Kültürel Yapı, Seher Karadağ
Bir yanıt yazın