Irak’taki Oğuz Türk’ü varlığının Anadolu Türklüğünden bile eski olması bölgenin tarihsel olarak bir Türk yurdu olduğunu göstermektedir. Emeviler döneminde paralı asker olarak Irak bölgesinde görülen Türkler, 1040 yılındaki Dandanakan Savaşı sonrası Selçuklu Devleti’nin kurulmasıyla hızlanan Oğuz göçleriyle varlıklarını Irak’ta belirginleştirmiştir. 13.yy. başında başlayan büyük Moğol istilasından kaçan büyük Türkmen kitleleri aynı Anadolu’da olduğu gibi Irak’ta da Türk hakimiyetini güçlendirmiştir. Tarih boyunca bu bölge Selçuklular, Harzemşahlar, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Safeviler ve Osmanlılar gibi birçok büyük Türk devletinin hakimiyetinde kalmıştır. 1. Dünya Savaşı sonrası bölgedeki Türk egemenliği son bulmuş ve İngiliz mandası başlamıştır. Tarihsel olarak Türkmen kelimesi ilk olarak 10. yüzyılda Selçuk Bey önderliğinde Müslüman olan Türkler için, sonraları göçebe Türkleri yerleşik hayata geçmiş Türklerden ayırmak için ve daha sonrasında Türkiye sınırları dışında kalmış Osmanlı mirası Türk varlığını ayırt etmek için kullanılmıştır ve Irak Türklerine Türkmen dememizin sebebi budur. Günümüzde Musul, Erbil ve Kerkük şehirleri çevrelerinde yoğunlaşmış Türkmenler 3 milyon nüfuslarıyla ülkedeki en büyük üçüncü etnik gruptur ancak Irak’ta Osmanlı’dan sonra gücü ve demografik çoğunluğu elinde tutan Araplar ve en büyük azınlık olan Kürtler tarafından 100 senedir sistematik asimilasyon ve yıldırma politikalarına maruz kalmaktadırlar. Irak Savaşı öncesi Baas yönetimi altında Türk yoğunluklu bölgelere Araplar yerleştirilmiş, Türkler baskılarla göç ettirilmiş, iftira ve karalama kampanyalarıyla binlerce Türkmen infaz edilmiş ve hapsedilmiştir. Saddam’ın devrilmesi sonrası bölgede kurulan bölgesel Kürt yönetimi de bölgedeki demografik yapıyı Kürtler lehine değiştirmek için benzer politikaları sürdürmüştür. Örneğin, Irak’ın işgali sırasında Irak ordusunun güneye çekilmesiyle 10 Nisan 2003’te Kerkük ve 11 Nisan 2003’te Musul’da Kürt peşmergelerin şehirlere girdikten sonra ilk yaptıkları şeyin tapu ve nüfus kayıtlarının bulunduğu devlet dairelerine baskınlar düzenleyerek ağırlıklı olarak Türkmenlere ait olan kayıtları yakmak olması, Kürt yönetiminin Türkmenlerin bölgedeki tarihi mülkiyet haklarına ve siyasi meşrutiyetlerine düşman olduğunun apaçık kanıtıdır. Türk Güncesi olarak Irak Türkmenlerinin kültürlerini tanıtarak Türkiye Türklerindeki farkındalığı arttırmak vizyon ve misyonumuzun bir parçasıdır. Bu şekilde Irak Türkmenleri ile kültürel ve tarihsel olarak etle tırnak gibi ayrılmaz olduğumuz herkesin nezninde kabul görecektir. Bu yazıda Kerkük yöresinin muhteşem türkülerini tanıtacağız. “Vatan ne Türkiye’dir Türklere ne Türkistan. Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir, Turan!” özdeyişini bir yaşam ilkesi kabul eden bizlerin arzusu, ölmeden Kerkük’ü tekrar Türk hakimiyeti altında görmektir…
Rumeli’nden Kafkaslara, Karadeniz yaylalarından Yörük yurdu Toroslara, peygamberler şehri Urfa’dan Ege’nin incisi İzmir’e, sapsarı bozkırlardan turkuaz renkli Akdeniz’e, can Azerbaycan’dan ata yurdu Kerkük’e uzanan coğrafyada türkülerimiz yüzyıllardan beri biz Oğuzların yoldaşı olmuştur. Kavuşmalar ve ayrılıklar, sevinçler ve acılar, doğumlar ve ölümler bu türkülerle ifade edilerek can bulmuş, dile gelmiştir. ‘‘Türk’ e ait’’ anlamındaki türkü, “Türki” kelimesinden türemiştir. Türkü, Türkler’in Türkü, Türkmenler’in Türkmani ve Varsaklar’ın Varsak şeklinde ifade ettiği halk şarkılarının genel adıdır [3]. Birçoğu yüzyıllardan beri çalıp söylenen ve anonim olan türkülerimiz yörelerinin dili ve yaşantısını yansıtması açısından çok değerlidir.
Dünya dolsa şarkıyılan
Türk’üz türkü çağırırız
Yola gitmek korkuyulan
Türk’üz türkü çağırırız
Türk’üz Türkler yoldaşımız
Hesaba gelmez yaşımız
Nerde olsa savaşırız
Türk’üz türkü çağırırız
Türklerdir bizim atamız
Halis Türk’üz kanı temiz
Şarkı gazeldir hatamız
Türk’üz türkü çağırırız
Bayramlarda düğünlerde
Toplantıda yığınlarda
Sıkılınca dar günlerde
Türk’üz türkü çağırırız
Yaylalarda yataklarda
Odalarda otaklarda
Koyun gibi koytaklarda
Türk’üz türkü çağırırız
Su başında sulaklarda
Türkün sesi kulaklarda
Beşiklerde beleklerde
Türk’üz türkü çağırırız
Hep beraber gelin kızlar
Bile coşar o yıldızlar
Koşulunca çifte sazlar
Türk’üz türkü çağırırız
İnler Veysel arı gibi
Bülbüllerin zarı gibi
Turnalar katarı gibi
Türk’üz türkü çağırırız
(Aşık Veysel)
Kalbi Türk dünyası içen atan herkesin kalbinde bir yara, Türkmeneli’nin incisi, Misak-i Milli’nin ayrılamaz bir parçası can Kerkük… Hoyratlarıyla ve kırık havalarıyla Türk halk müziğinin baş tacı, Irak’ta yalnız bıraktığımız, sahip çıkamadığımız, elimizden yitip giden, zalimin zulmü altında ezilen Kerkük…
Yıktılar kal’amızı
Sürdüler balamızı
Daha can boğazdayken
Çektiler salamızı
Ah Kerkük yüz ah Kerkük
Her zaman yüz ak Kerkük
Ölseydim düşmeseydim
Men senden uzah Kerkük
Kerkük ağzı Azerbaycan ağzıyla büyük benzerlikler taşımaktadır. Yöre havalarını uzun hava ve kırık hava olmak üzere iki ana kategoriye ayırabiliriz. Uzun havalar serbest ağızla okunan ölçüsüz ezgilerken kırık havalar ölçülüdür. Irak Türkmenlerinin en yoğun yasadığı yöre olan Kerkük’te hoyratlar halk müziğinde en önemli yeri tutmaktadır. Hoyratlar bir aşk ve gurbet temalarının ağırlıklı olarak kullanıldığı uzun hava türüdür. Kerkük halk müziğinde sazlardan ziyade insan sesi ön plandadır. Bu yüzden, güçlü ses gerektiren uzun havalar daha fazla gelişirken bölgeye özgü sazlar fazla gelişmemiş, bunun yerine klasik sazlar (ud, kanun, keman ve zilli tef) ile icralar yapılmıştır [3]. Anadolu Türklerindeki aşık atışmalarına benzeyen hoyrat atışmaları yörede önemlidir. Hoyratlar genellikle tek başına okunmaz ve türkülerle bağlanır ve herkes türkülere eşlik eder. İki üç türkü okuduktan sonra, sanatçı elini kulağına götürerek hoyrata başlar ve bazen okunan hoyrata bir başkası da hoyratla cevap verir [2]. Sanatçının bulunduğu mekana ve zamana bağlı tercihine göre hoyratlar mevcut sözlerle ya da o anda yazılan yeni sözlerle söylenebilir.
Horyatlarda bizdeki âşık atışmasında olduğu gibi ayak atışması vardır. Yani bir horyat okuyan hangi ayakla başlamışsa, ona cevap vermek isteyen usta okuyucu da aynı ayakla cevap vermek zorundadır. Farklı bir ayakla cevap verdiği zaman o meclistekilerin birçoğunun gözünde nazarında düşer. Hatta bazıları okuyanı alaya alır gibi “yallah”, “haydi” gibi laflar ederler. Bazı türkülerde, okuyan söz unuttuğunda dinleyen kişiler “deydey” yani “haydi oradan”, “sözünü unuttun”, “uygun bir ayak tutturamadın” gibilerinden laflar ederek alaya alırlar. Hatta atışan iki kişiden biri ona uygun ayaktan söyleyemedi mi ordan üç beş kişi kalkar, “sen bilmiyorsun, kalk biz söyleyelim” diyerek araya girerler ki bu durum horyat okuyan için bir zul dür. Onun düştüğü durum zulümdür – Mehmet Özbek [2]
Kırık havalar, besteler (türküler), tenzileler (dini ezgiler), halay ve oyun havalarını içerir. Yöredeki kırık havalar Azerbaycan yöresiyle benzerlikler taşırken uzun havalar Urfa ve Elazığ yöresindeki uzun havalarla benzerlik taşımaktadır. “Divan” Urfa, Elazığ ve Kerkük’te ortak olarak görülen bir başka uzun hava çeşididir.
Hoyrat cinaslı manilerin uzun hava olarak ezgilendirilmiş şekline denir. Daha çok erkekler tarafından söylenir. Konuları ise daha çok sevgi ve sevgili üzerinedir. Hoyratların en belirgin özelliği kafiyelerinin genellikle cinaslı olmasıdır [4].
Kerkük Türklerinin örf ve adetlerinde müzik önemli bir yer tutmaktadır. Düğün (Kerkük yöresinde toy denir) arifesinde kurulan meclislerde ses sanatkarları hoyratlar çağırır, aynı adet sünnet törenlerinde de vardır. Ölüm gibi acı olaylarda Türkiye’de ağıt ve Azerbaycan’da ağı olarak bilinen yaşanılan acının feryat edilerek yanık bir sesle ifade edilmesine Kerkük’te “sazlamağ havası” denir. Mevlitlerde uzun hava makamında hoyratlar, ilahiler ve söz ve ezgileri ile Kerkük’e özgü olan tenzileler (dini türkü) okunur [2]. Kerkük kırık havaları bazı yönlerden diğer yörelerden ayrılır. Örneğin, Türkülerin başında “vay vay” gibi ekleme sözlerle kıtalara başlanması Kerkük türkülerine özgü bir gelenektir. Türkülerdeki Anadolu Türklerine duyulan özlem teması bir diğer farklılıktır.
Bentlerin başında da çok kez, her türkünün nağmesine yâni lahnine uygun olarak gür ve yüksek bir sesle söylenen „vay vaaay‟ sözlü nağme yer alır. Usta okuyucuların başarıyla ifa ettikleri bu güzel ses taksimi, türkünün âdeta anahtarı mahiyetindedir – Ata Terzibaşı [5]
Genellikle hep 5 zamanlı ve bunun birleşimi olan 10 zamanlı usullerle yapılmış olan türkülerde bir şenlik bir mutluluk hissedersiniz ama bu sahte mutluluktur çünkü içleri kan ağlayan insanların böyle bir mutlulukla kendilerini çaresizlik karşısında avutmaya çalışmalarının bir göstergesidir. Sözlere baktığımızda ise o yaralılığı görürsünüz;
Yaradan canım
Sızlar yaradan canım
Ya beni yara yetir
Ya beni yara yetir
Buradaki yar, yara yetiştirme istediği şey Anadolu’dur, Türklüktür, Türklerdir. Anadolu’daki Türklerdir. Birçok deyişimizde yar Allah’ı bize yansıtıyorsa, yar Allahsa, dost Allahsa buradaki de Anadolu’dur, Türklüktür. Ya beni yara yetir / Ya beni yara yetir Bunu belki çok coşkulu bir tempoyla söyler ama oradaki hüznü, oradaki hasreti sezmeniz lazım – Mehmet Özbek [2]
Abdülvahit Küzecioğlu ve Abdurrahman Kızılay Kerkük havasının en önemli iki temsilcilerindendir. Abdülvahit Küzecioğlu birçok Kerkük türküsünün kaynak kişisi olarak Türk Halk Müziğinde önemli bir yere sahiptir. 1927 Kerkük doğumlu Türkmen sanatçı, Ankara ve İstanbul radyoları vasıtasıyla Kerkük türkülerini Türkiye’ye tanıtmış ve TRT repertuvarını şekillendirmiştir. 1940 Kerkük doğumlu Abdurrahman Kızılay, Ankara Devlet Konservatuarı’nda okuyup Türkiye’de kalmış ve ülkemizde Kerkük yöresinin en önemli temsilcilerinden olmuştur. En çok derlemeyi ise Mehmet Özbek, en çok notalamayı ise Mehmet Özbek ve Nida Tüfekçi yapmıştır. [1]. Derlemek, bir türküyü yörede türküyü bilenlerden, yani kaynak kişiden dinleyerek düzenleyip halka kazandırmak demektir.
Yazımı en sevdiğim Kerkük ezgilerinden oluşan bir listeyle sonlandırıyorum. Listeyi içeren Wiki sayfamız:
https://wiki.turkguncesi.com/tr/turk-musigi/turk-halk-muzigi/kerkuk-turkuleri
Türküleri ve uzun havaları sözler, müzikal ayrıntıları içeren bir web sitesine referans ve aslına ve kaynak kişinin aktardığına uygun şekilde icra edilmiş bir canlı performans ile vermeyi uygun buldum.
Kaynakça
[1] Trt Repertuvarındakı̇ Kerkük Türkülerı̇nı̇n Tür ve Bı̇çı̇m Yönünden İncelemesı̇, Orhan Öztürk
[2] Abdurrahman Kızılay ve Kerkük Türküleri, Deniz Şener
[3] Trt Türk Halk Müzı̇ğı̇ Repertuvarında Bulunan Eserlerı̇n Sesle İcra Bakımından İncelenmesı̇ -Gazı̇antep Kerkük Örneğı̇, İlker Gökkaya
[4] Gaziantep- Barak Müzik Kültürü Bazı Tespit ve Düşünceler, Savaş Ekici
[5] Kerkük Havaları, Ata Terzibaşı