Diyar-ı Rum’dan Türkiye’ye I: Anadolu Selçuklu Devleti ve Haçlı Seferleri

Anadolu’nun Diyar-ı Rum’dan Türkiye’ye dönüşmesinde Türkiye Selçukluları aslan payına sahiptir. Anadolu’daki ilk Türk devletini kurarak Türk kültürünün yerleşmesini ve gelişmesini hızlandırmışlar ve birçok mimari eserle Anadolu’yu imar edip bayındır hale getirmişlerdir. Ticaretin yeniden canlanması sağlanarak şehirler ve kasabalar imar edilmiştir. Kuruluşlarından itibaren Anadolu’dan Türkleri atmak için düzenlenmiş büyük Haçlı Seferlerine ve Bizans’a karşı dimdik durarak büyük başarılar kazanan Selçuklular, Anadolu’daki Türklüğün ve Müslümanlığın en büyük koruyucusu olmuşlardır. Türk kültürünün ve İslam’ın, Anadolu’nun en uç bölgelerine kadar ulaştırılarak yayılmasına on ayak olmuşlardır. Türk-İslam kültüründe önemli yere sahip Mevlana Celaleddin Rumi (1207-1273), Hacı Bektaş Veli (1210-1271) ve Yunus Emre (1238-1320) Selçuklu devrinde Anadolu’da yasamışlardır.
 
Daha önce de vurguladığımız gibi Malazgirt sonrası Bizans’ın Doğu’daki Türkmen baskısına direnci kalmamış ve yoğun Türk göçüne ek olarak Bizans’ın kendi içinde yasadığı karışıklıklar sayesinde Anadolu kısa süre içinde Türkmenlerle dolmuştu. Anadolu Selçuklu Devleti Sultanları yaptıkları fetihleri Ön ve Orta Asya’dan gelen bu Türkmen topluluklarını o bölgelere yerleştirerek pekiştirmiştir. Özellikle devletin batı sınırlarına yerleştirilen Türkmen boyları yoğun akınlarla Bizans’a rahat vermeyerek o bölgedeki Türk varlığının artmasını sağlamıştır. Çaresiz kalan Bizans’ın Türkleri Anadolu’dan söküp atmak için Avrupa’dan yardım istemesi Haçlı Seferleri’nin düzenlenmesinin ana sebeplerinden birisidir. İlk üç Haçlı seferi Anadolu’dan geçmiştir ve Anadolu’nun Türkleşmesine darbe vurmuş, Anadolu’yu sosyal, siyasi ve ekonomik olarak epey yıpratmıştır. 4. Haçlı Seferi asıl hedefinden saparak Konstantinopolis’in Latinler tarafından işgali ve yağmalanmasıyla sonuçlanmış ve direkt olarak Anadolu’yu etkilememiştir. Ancak bu sefer İznik ve Trabzon’da Rum devletlerinin kurulmasına sebep olmuş ve bu devletler Anadolu’nun tamamıyla Türk hakimiyetine girmesini geciktirmiştir. Örneğin, Trabzon ancak 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilebilmiştir. Bu yazıda sadece ilk dört Haçlı seferi değerlendirilecektir.
 
Malazgirt zaferi sonrası Anadolu’nun fethi Sultan Alparslan tarafından hedef gösterilmiş, birçok Selçuklu ve Türkmen beyi Anadolu’nun farklı yerlerinde hızlı fütuhatlar başarmışlardır. Bunlardan birisi Selçuklu hanedanına mensup ve Türkmenler arasında sevilen ve sayılan Kutalmışoğlu Süleyman Şah’tır. Fetihler yapan diğer önemli Türk beylerinden bazıları şunlardır: Danişment Bey Tokat ve Malatya çevresini, Saltuk Bey Erzurum, Mengücek Bey Erzincan ve Artuk Bey Mardin çevrelerini fethetmiştir. Bu beyler fethettikleri bölgelerde adlarıyla anılacak beylikler kurmuşlardır. 1075 yılında Süleyman Şah Hristiyanların kutsal şehri İznik’i ve önemli bir diğer şehir olan İzmit’i fethedip Marmara kıyılarına kadar dayanmıştır ve 1077 yılında İznik merkezli Anadolu Selçuklu Devleti’ni kurmuştur. Süleyman Şah yönünü doğuya çevirdiği dönemde Antakya’yı ele geçirdikten sonra Halep’i kuşatmıştır. Süleyman Şah’ın Suriye’yi tehdit eden bu genişleme isteği, onu Şam kentinin Selçuklu emiri olan ve Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’ın kardeşi olan Tutuş’la karşı karşıya getirmiş ve 1086 yılında Tutuş ve ünlü Selçuklu beyi Artuk Bey’le yaptığı savaşı ve hayatını kaybetmiştir. Melikşah’ın emriyle Süleyman Şah’ın eşi ve oğulları Kılıç Arslan ve Davut Kulan Arslan esir olarak Büyük Selçuklu sarayına getirtilmiştir. Bu nedenle Anadolu Selçuklu tahtı bir süre boş kalmıştır. Burada Anadolu ve Büyük Selçuklu hanedanları arasındaki gerilim ve çekişme açıkça görülmektedir. Sultan Melikşah’ın 1092’deki ölümü sonrası ortaya çıkan iç karışıklık ve taht kavgalarından yararlanan Kılıç Arslan Anadolu’ya kaçarak İznik’te tahta oturmuştur. I. Kılıç Arslan Anadolu siyasi birliğini sağlama planları yaparken Bizans İmparatoru I. Aleksios Komnenos’un Avrupa’dan yardım istemesi I. Haçlı Seferini tetiklemiştir. İlk Haçlı ordusu 1096 yılında Anadolu’ya ulaşmıştır. Bu ordu kadınlar, yaşlılar ve çocukları dahi içeren çok kalabalık ve düzensiz bir ordu olup çoğunlukla asker olmayan insanlardan oluşmaktaydı. Selçuklu ordusu bu düzensiz orduyu mağlup edip kılıçtan geçirmiştir, ancak profesyonel, ağır zırhlı ve iyi teçhizatlı askerlerden oluşan ve ünlü şövalyelerin, kont ve dük seviyesinde soyluların liderlik ettiği ikinci bir ordu aynı sene içerisinde Selçuklu sınırlarına ulaşıp İznik’i kuşatmış, sultanın kuşatmayı yarma çabası başarısız olunca şehir Bizans’a teslim edilmiştir. Sayıca üstün ve iyi askerlerden oluşan bu ordunun bir meydan savaşında büyük kayıplar verdireceğini bilen Sultan, geri çekilerek Anadolu’da ilerleyen orduyu ufak çaplı saldırılarla yıpratmayı seçmiştir. İznik’in kaybedilmesi ve Haçlıların ilerlemesi Anadolu’da büyük panik yaratmış ve birçok Türkmen beyi Sultan’a destek vermiştir. Haçlıların yolu üzerindeki kasaba ve şehirler boşaltılarak ve su ve yiyecek kaynakları kullanılamaz hale getirilerek Hristiyan orduları epey yıpratılsa bile, Haçlılar ordularını terk edilmiş Konya üzerinden iki kola ayrılıp, Urfa ve Antakya gibi çok önemli iki şehri ele geçirip Urfa Prensliği ve Antakya Kontluğu’nu kurmuşlardır. Kudüs ele geçirilmiş ve 1187 yılında Selahaddin Eyyubi’nin şehri fethetmesine kadar Hristiyanların elinde kalmıştır. Büyük Selçuklu veziri Nizamülmülk ve devlete en parlak dönemini yaşatmış Sultan Melikşah’ın ölümleriyle sarsılan Büyük Selçuklu devleti kendi iç işleriyle meşgul olduğu için Haçlı Seferleri’ne karşı Anadolu Türklerine ciddi bir destek sağlayamamıştır. Beyliklerin birbirleri arasında çekişmeleri ve tek bir otorite olmaması da bu seferlerde zaaf oluşturmuştur. Urfa Prensliği ve Antakya Kontluğu Türk varlığına tehlike oluşturarak bu bölgelerin Türkleşmesi ve İslamlaşmasını yavaşlatmıştır. Kudüs’ün alınması Hristiyan dünyasında büyük bir coşku oluşturmuş ve bu başarıyı perçinlemek ve Urfa Kontluğu, Antakya Prensliği ve Kudüs Krallığı’na destek vermek için 1101 yılında bir sefer daha düzenlenmiştir. Bu sefer dahilinde 3 farklı Haçlı ordusu Anadolu’ya gelmiş ve üç ordu da Selçuklular ve Danişmentliler’in önderliğinde püskürtülmüştür. Bu zaferler Haçlılara Anadolu üzerinden Levant ve Kudüs yolunu kapatmıştır ve kurulan Haçlı devletlerinin desteklerini keserek zayıflamalarını ve bölgede kalıcı olmamalarını sağlamıştır. I. Haçlı seferi siyasi, sosyal ve iktisadi açıdan Anadolu’daki Türkleri derinden etkilemiştir. Bizans’ın ömrü uzamış ve Anadolu’daki Türk birliğinin kurulmasını ertelemiştir. 1071 yılından ilk Haçlı ordusunun geldiği 1097 yılına kadar hızlı bir şekilde Marmara ve Ege kıyılarına kadar ulasan Türk fütuhatları duraklamıştır ve Türkler iç bölgelere çekilmek zorunda kaldığı için Anadolu’nun Türkleşmesi ve Müslümanlaşması darbe almıştır. Selçuklu Devleti’nin batı sınırı Eskişehir-Antalya hattına kadar gerilemiştir [10].
 
Türkmenler, Orta Asya’dan Anadolu’ya göç ederken, kültürel özelliklerini ve geleneklerini muhafaza ederek aynı yaşam biçimlerini burada da uzun bir dönem sürdürmüşlerdir. Onlar, yerleşik düzene geçmeyi reddederek, geldikleri topraklardaki gibi göçebe bir yaşam sürmeyi ve yağma ile akınlara devam etmeyi tercih etmişlerdir. Özellikle hayvanlarının ihtiyaç duyduğu otlaklar ve su kaynaklarına sahip kışlak ve yaylaklar bu yaşam biçiminin temelini oluşturmuştur. Anadolu’nun kullanılmayan geniş arazileri, Türkmenlerin serbestçe dolaşmalarına olanak tanımıştır. Bu sayede Anadolu’nun çeşitli bölgelerine yayılan Türkmenler, gerçekleştirdikleri fetihler ve düzenledikleri baskınlarla yerleşik Bizans halkını sindirmişler ve Anadolu’yu Türkleştirmişlerdir. Anadolu’da Urfa Haçlı Kontluğu ve Antakya Prensliğinin kurulması ve Selçukluların topraklarının küçülmesi, Türkmenlerin Anadolu’da serbestçe hareket etme kabiliyetlerini sınırlamıştır. I. Haçlı seferinin önemli sonuçlarından biri de devletin daralan sınırlarının Türkmenleri yerleşik hayata geçmeye zorlamasıdır.
 
Anadolu İpek yolu ve Akdeniz ticaret yolu üzerinde önemli bir role sahip olmasına rağmen daha önceki yazılarda da vurgulandığı gibi Bizans ve İslam devletleri arasındaki savaşlar sebebiyle harabe haldedir. Kasabalar ve şehirler ticari güvenliğin olmaması sebebiyle boşalmıştır. Her ne kadar Anadolu Selçukluları ticaretin gelişmesi için çabalasa da I. Haçlı Seferi ticareti olumsuz yönde etkilemiştir. Devlet Anadolu’nun içlerine hapsolduğu için Türkler deniz ticaretinden faydalanamamıştır. Haçlı orduları Levant’a giderken Anadolu’daki ticaret yollarından ilerlemiş ve bu güzergâhlarda yaptıkları yağmalarla yolları güvenlik sebebiyle kullanılamaz hale getirmiştir. Benzer sebeplerle devletin otorite kaybı Haçlı güzergâhında yasayan halkın yaşadıkları yeri terk etmelerine sebep olmuştur. Ayrıca Haçlı ordularını yiyeceksiz bırakıp yıpratmak için bağ, bahçe ve tarlalar yakılmış ve bu tarıma ve hayvancılığa büyük darbe vurmuştur.
1101 yılında Anadolu’nun siyasi durumu ve Haçlı seferi

[10] Haçlı Seferleri’nin Türkiye Selçuklu Devleti Üzerine Genel Etkileri, İsmail Sipahi

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir